You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

ALGILAR DÜNYASINDA İNSAN

ALGILAR DÜNYASINDA İNSAN

Özel Üye
ALGILAR DÜNYASINDA İNSAN
[Resim: 323090.jpg]

SmileVücudunuzun ötesinde, gözlerinizi kapatıp ‘ben’ dediğinizde hissettiğiniz bir vücut vardır ki o, sizin gözünüz veya ayağınızdan başka bir şeydir.” Diyor Muhammed Bozdağ. Bunu tüm gerçekliğiyle ve bilimsel yönüyle incelediğimizde ise başka bir şeyle karşılaşıyoruz ve soruyoruz; öyleyse ben kimim, neyim, gözüm olmayan, ayağım olmayan dışındaysa eğer bu gerçeğin kaynağı ne? İşte bu soruyla birlikte sonsuz ufuklara açıyoruz gözlerimizi ve kendimizi bilimin gerçeklerine kulak veriyoruz.

Gördüğümüz ve sahip olduğumuz her şeyin sadece beynimizde oluşan görüntüsüyle muhatapız. Dışardan beynimize giden elektrik sinyalleri bir görüntü olarak algılanır. Gerçekte herkes kafatasının içinde beynine yerleştirilmiş küçücük bir odada yaşar. Bir mercimek tanesi büyüklüğündeki et parçasında tüm görüntüler gerçekçeklerşir. Hiç birimiz ne yaparsak yapalım kafatasımızdaki bu odadan dışarı çıkamayız. Beynimizde gördüğümüz şeylerin asıllarına asla ulaşamayız. Bu bilim tarafından ortaya konmuş muhteşem bir gerçektir. Maddenin aslına asla ulaşamaz ancak beynimizde gördüklerimizi yaşarız.

Herkesin televizyonu kafasının içindedir, bir deniz manzarasının gerçekte beynimizde oluşan kopyasıyla muhatap oluruz. Gemiyle seyahat ettiğini kıtalar katettiğini gören kişi aslında bir adım bile mesafe katedememiştir. Çünkü bir gemide seyahat ettiğini düşündüğü halde aslında beynindeki görüntüde seyahat etmiştir. Peki tüm bunları izleyen kimdir?

İnsanın beyninin içindeki görüntüyü görüyorum diyen, beyninin içinde duyduğu sesleri duyuyorum diyen, Kendi varlığının şuurunda olan bu varlık Allah’ın insana vermiş olduğu ruhtur.

Ruhumuz beynimizde oluşan görüntüleri izlemektedir. Kapkaranlık beynimizin içinde ışıklı, rengarenk, aydınlık görüntüleri oluşturan, küçücük bir mekanda koskoca dünyayı meydana getiren insanın beyni olabilir mi? Böyle bir et parçası en ileri teknolojiyle üretilmiş televizyonlardan daha net, renkleri son derece canlı olan bir görüntü oluşturabilir mi? Beyin gibi yaklaşık 1,5 kilo ağırlığındaki et parçasının bu kadar kusursuz algılar oluşturabilmesi elbette imkansızdır.

O yüzdendir ki biz insanlar fark etmediğimiz bu gerçekle, algılarımızla yaşarız. Yaşadığımız dünyanın gerçek olmadığını anlatan filmlerden biri olan Matrix’de bu konu çok iyi anlatılır. Morpheus, Neo’ya Matrix’in ne olduğunu tarif ederken bu sistemden gerçeği görmesini engelleyen bir perde olarak bahsetmektedir. Hayatımız boyunca aldığımız eğitimde tüm dünyayı gözlerimizle gördüğümüzü zannederiz, hatta gözlerimiz dünyaya açılan pencerelerimizdir. Oysa görmenin bilimsel açıklamasına göre gerçekte böyle değildir, çünkü biz gözlerimizle görmeyiz, gözlerimiz ve gözlerimize bağlı olan milyonlarca sinir sadece görme olayının gerçekleşmesi için beyne mesaj ileten kablo görevini görür.

Matrix filminde de Neo gerçekte kablolarla makineye bağlı olduğu ve gözleri kapalı olarak bir koltukta yattığı halde çok canlı bir hayat yaşadığı hissine kapılır, ancak o ana kadar gördüğü tüm rengarenk, aydınlık, canlı görüntüler kendisine fiziksel bir gözün varlığına ihtiyaç duymadan gösterilmiştir.Koştuğunu, hareket ettiğini, kavga ettiğini zannetiği görüntüleri de kaslarını kullanmadan bir koltukta yatarken sadece izlemiştir. Beynine verilen elektrik sinyallerinden oluşan hayali bir dünyada yaşadığı halde kendisini bir bilgisayar programcısı zannetmekte ve gerçekte uyumaktadır yani hayatı sandığı her şey gerçekte bir hayaldir.. İşte bu film tüm hayatımız bütün gerçkliğiyle özetmektedir.

O halde beynin içinde oluşan bu görüntüleri bir televizyon ekranından izler gibi izleyen, düşünen, sevinen, heyecanlanan, telaşlanan, merak eden kimdir, tüm gördüklerini ve hissettiklerini yorumlayacak bilinç kime aittir? Cevap açıktır; beyninin içindeki görüntüyü görüyorum diyen, sesi duyuyorum diyen hiç şüphesiz ruhtur.

Yine Muhammet Bozdağ, Ruhsal Zeka adlı kitabında bu durumlara binaen diyor ki:” Ruhsal zeka, sizi görebildiğiniz maddesel dünyanın ardındaki ruhsal dünya ile tanıştırır. Evrenselliğinizin boyutlarını evrenin ötesine, göremediğiniz evrenlere taşır.” Ruhsal dünya ise bizim şu ana kadar fark edemediğimiz yüksek boyuttadır. Ve bu gerçeğin çoğunu kavrayan bir kişi ruhunun özgürlüğünü de gerçekleştirmiş olacaktır çünkü zeminlerin ötesine geçebilecektir. Ruhun özgürlüğünde ise anksiyete, sosyal fobi, depresyon gibi psikolojik problemler de aşılabilir hale gelecektir. Maddeyi aşan ve gerçeğe ulaştıran her perde birer birer ortadan kalkacaktır.

Algılar vasıtasıyla dış dünyayla iletişim kuran ruh, bir çok rahatsızlığından yine algılar vasıtasıyla kurtulabilir diye düşünüyorum. Çünkü biliyoruz ki insan nasıl algılarsa öyle davranır. İnsanın çevresi, toplum, kültürel özellikler kişinin bilişşel zeminin oluşturur ve bu zemin doğrultusunda algıları oluşur. Ve bu da davranışı oluşturur. Nasıl zemin algılamaya bir anlam veriyorsa, algı da davranışlara bir anlam verir. Davranışı değiştirmekse temelden başlar, zeminden, dünyayı nasıl gördüğümüzden, maddenin gerçeğini nasıl gördüğümüzden geçer.

Maddeden sıyrılarak ruhuna yönelen, onu besleyen, beynindeki ekranı sürekli capcanlı tutan, onu genişleten insan hayatına anlam katabilecektir. Ve maddenin, hayatının gerçeğini gören insan ona hediye edilen bu ruha sahip çıkacaktır. Çünkü biliyoruz ki insan anlamlı bir hayat yaşamak için doğmuştur..
Alıntı:Sadece her şeyimizi kaybetdikden sonra , gerçekten özgür olabiliriz ~

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Forumki.Com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.