You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

AB’nin ‘kazan-kazan’ formülleri üzerine odaklanması gerekiyor

AB’nin ‘kazan-kazan’ formülleri üzerine odaklanması gerekiyor

⭐⭐⭐ Süper Moderator
AB’nin ‘kazan-kazan’ formülleri üzerine odaklanması gerekiyor
[Resim: 3515557.jpg] Yükseklik sonrası yayımlanan bildiride, 11 Kasım 2019'da Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki "beceriksiz olduğu ileri sürülen" arama faaliyetleri hakkında alınan kısıtlayıcı tedbir kararı temelinde, AB liderleri, daha önce hazırlanan listeye ek yapılması için AB Konseyi'ne çağrı yaptı. Keza AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile AB Komisyonu'nun, Mart 2021'de yapılacak zirveye değin Türkiye-AB siyasi, idareli ve ticari ilişkilerin nasıl yürütüleceğine dair araçlar ve seçeneklerle ilgili rapor sunmasını istedi.

“Netice Türkiye-AB ilişkilerini ileriye taşıyacak nitelikte”

Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıraklı, AB'nin yaptırım kararına karşın yaptığı açıklamada, "Karar Türkiye-AB ilişkilerini ve Türkiye'nin stratejik konumunu ileriye taşıyacak niteliktedir. Alınan kararların kapsamına bakıldığında AB'nin Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın bütün baskılarına rağmen Türkiye ile diyalog ve diplomasi temelinde, stratejik işbirliğine dayalı bir ilişkiyi tercih ettiğini görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, “Türkiye'nin zirve öncesi gerilimin azalması nedeniyle attığı birtakım adımlara rağmen yaptırımlar masaya geldi. Burada Fransa'nın liderliğinde, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin bu yöndeki çabaları zaten biliniyordu” hatırlatmasını yaptı. Yrd. Doç. Dr. Çıraklı değerlendirmelerine, “AB-Türkiye ilişkilerinin çoğu yönü var. Hem Türkiye'nin NATO üyesi olduğunu unutamayız. AB ülkelerinin de birçoğu bununla birlikte NATO'ya aza ve ABD'de Biden dönemi ile birlikte NATO'nun baştan ihdası laf konusu olacak. dahası AB içinde İspanya, İtalya, Malta gibi üyelerin Türkiye ile ikili ilişkilerini gözetmek istedikleri de biliniyor. Slovakya ve Slovenya gibi bazı Doğu Avrupa ülkeleri ve popülizmin tepe yaptığı Avusturya, Lüksemburg gibi Batı Avrupa ülkeleri Türkiye'ye aleyhinde yaptırım konusunda Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Fransa ile hareket etmiş olsalar da, alınan kararın ‘Türkiye ile diyaloga ve işbirliğine devam' kaliteli bir karar olduğunu görüyoruz” ifadeleriyle devam etti.

Bildiride yer bahşedilen “kısıtlayıcı ilave tedbirler” ile ilgili de konuşan Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, “Ek tedbirler ile ilgili atıf ayrıntılarıyla kerhen, yani baskı bir unsur. Çünkü Türkiye ile ilişkilerde tüm bu stratejik dengeler dikkate alınıyor. Liderler, kararlarını Türkiye ile ilişkilerin karışık yapısını göz önünde bulundurarak oy birliğiyle, yani karşılıklı tavizlerle aldılar” dedi. ‘Kısıtlayıcı ilave tedbirler'in Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın ısrarcı tutumunu pasifize etmek için diğer üyelerin verdiği bir taviz olarak nitelendiren Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, “Kimi ülkeler dobra dobra kabul etmese de AB aza ülkelerinin büyük bir bölümünün çıkarı, dolayısıyla AB'nin çıkarı Türkiye ile olumlu bir yönde ileri gitmek, yapıcı iş birliği ve diyalog içinde olmaktır” dedi.

AB'nin, 1 Ekim'de yaptığı liderler toplantısında diplomaside "havuç-sopa" olarak tanımlanan bir yaklaşımı benimsediğini de söyleyen Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıraklı, “Türkiye, Ege konusunda Yunanistan ile NATO çerçevesinde istikşafi görüşmeler için masaya oturmaya hazır olduğunu bildirmiş ve nitekim Oruç Reis gemisinin görevini tamamladıktan sonradan Antalya'ya döneceğini vurgulayarak bu konuda olumlu sinyaller vermiş ve Doğu Akdeniz'de gerilimi eksilmek, adil ve kalıcı bir çözüm için yöresel bir konferansın düzenlenmesi konusunda ısrarcı olmuştu” hatırlatmasını yaptı. Ama her iki konuda da AB'nin yeterince etkili olamadığını söyleyen Doç. Dr. Çıraklı, “AB Ege konusunda Yunanistan'ın ve dolaylı olarak Fransa'nın, ‘Doğu Akdeniz Konferansı' konusunda da Mısır'ın engeline takılmış durumda. Bu bağlamda geçtiğimiz zirvede açıklama edilen ve vurgulanan ‘Türkiye ile fazla gündem' hedefine ulaşılması için AB'nin sadece Türkiye'nin adım atmasını beklemesinin yeterli olmadığını ve daha da önemlisi netice alıcı ve doğru bir girişim olmadığını görüyoruz” değerlendirmesini yaptı. Doç. Dr. Çıraklı, “Bu noktadan sonra AB'nin bundan böyle yapıcı işbirliği ve diyalog için ‘havuç-sopa' yerine ‘kazan-kazan' formülleri üzerine odaklanması lüzum. Bunun için de AB'nin kendi içinde içten değerlendirmeleri yapıp Türkiye ile ilişkilerini bu zemine oturtması gerekli” yorumunda bulundu.

“AB hukukunun dayattığı gerekli açıklamalardır”

Yakın Doğu Enstitüsü göre yapılan açıklamada doruk bildirisinde değinilen muhtemel ek tedbirlerin hukuki dayanağı ve uygulanabilirliği de değerlendirildi. Konu ile ilgili yaptığı açıklamada Müdür Yardımcısı Dr. Erdi Şafak, AB Konseyi'nin kısıtlayıcı tedbir kararı alabilmesi için elinde yasal enstrümanların bulunduğunu ve kaliteli oyçokluğu ile bu tür bir kararın alınabileceğini belirtti. AB Konseyi'nin yaptırımlar ile ilgili uygulamalarının AB Antlaşması 215. Madde “Kısıtlayıcı Tedbirler” başlığı aşağıda düzenlendiğini ifade eden Şafak, “AB Antlaşması 215'inci maddesi gereğince bir veya aniden fazla üçüncü ülke ile, hesaplı ve parasal ilişkilerin kısmen ya da en ince ayrıntısına kadar kesilmesini ya da azaltılmasını öngörmesi halinde, Birlik Dışişleri ve Emniyet Politikası Yüksek Temsilcisi ile Komisyon'un karşılıklı önerisi üzerine, nitelikli başlıca zorunlu tedbirleri hayata geçirebilir. Nitekim AB'nin 2019 yılında Türkiye'ye karşısında aldığı yaptırım kararı da bu düzenleme ile geçirilmişti” dedi.

Dr. Şafak, Yunanistan ile Güney Kıbrıs'a destek niteliğindeki açıklamaların AB Antlaşması'nın ilgili maddeleri doğrultusunda zorunlu olarak yapıldığını açıklama etti. Dr. Şafak, AB Antlaşması'na üye devletlerin, birliğin dış ve güvenlik politikasını, “sadakât” ve “dayanışma” ruhuyla, “aktif ve koşulsuz bir biçimde desteklemekle” ve birliğin bu alandaki eylemine “uygun hareket” etmekle sorumlu olduklarını dile getirirdi. Dolayısıyla, AB tarafından yapılan Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ı destekleyici talimat, AB hukukunun dayattığı bir zeminde yapılan zorunlu talimatlar olduğunu söyleyen, Dr. Erdi Şafak, “Ama AB'nin ilgili hukuki düzenlemeleri Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile “dayanışma” telkininde bulunsa da karar alma sürecini düzenleyen maddeler siyasi dengeler üstüne kurulmuştur. Bu sebeple Türkiye'ye veya herhangi bir üçüncü ülkeye karşısında uygulanacak yaptırımlar yasal yok siyasi bir düzlemde alınan kararlardır. NitekimTürkiye'ye karşı uygulanacak yaptırımın kişiler düzeyinde “kısıtlı” olması kararı alınmıştır.” dedi.

Mart 2021'de yapılacak zirvede de yine aynı durumun söz konusu olacağını gösteren Dr. Şafak, “AB, daha önceki yıllarda Türkiye ile ilgili yaptırım kararları almış ve alınan yaptırım kararları Türkiye – AB ilişkilerini negatif yönde etkilemiştir. Bu bağlamda Mart ayında gündeme gelebilecek mümkün bir ‘sert yaptırım' kararı, Türkiye – AB ilişkilerini negatif etkilemenin ötesinde Türkiye'nin gerek mülteciler konusu, gerekse Doğu Akdeniz konusundaki tavrının daha da sertleştirmesine neden olabilir. Bu sebeple AB içinde son doruk ile oluşan “Türkiye ile diyalog ve işbirliği” yönündeki siyasi ortamı, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Fransa'nın bir sonraki zirvede hukuki enstrümanları kullanarak sert bir yaptırım kararı çıkarmasını daha da zorlaştırmıştır” dedi.

iha

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Forumki.Com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.