www.ForumKi.Com - Yeni Temamız İle Daha Büyük Bir Aileye
www.AyFM.Net - Sanal Radyo Müzik ve Arkadaşlık Platformuna Sizleride Bekliyoruz

Yazar:
Maviş
![[Resim: inbound9169220805026830701_38933917.jpg]](https://www.forumki.com/resim/2020/12/26/inbound9169220805026830701_38933917.jpg)
Malzemeler
125g tereyağı, yumuşamış
1/2 çay bardağı esmer şeker
1/4 çay bardağı beyaz şeker
1 adet yumurta
1 su bardağı un
2 yemek kaşığı mısır nişastası
1/2 paket kabartma tozu
1/2 paket karbonat
1/2 paket vanilya ya da 1/2 tatlı kaşığı vanilya esansı
1 tutam tuz
1 su bardağı ceviz, iri doğranmış
140g sütlü çikolata, iri doğranmış
Su bardağı: 250 ml, Çay bardağı: 100 ml Hazırlanışı
Öncelikle yumuşamış olan tereyağını derin bir kaseye alın. Üzerine esmer şeker ve beyaz şekeri de ilave ederek spatula yardımıyla güzelce karıştırın.
1 adet yumurtayı da ilave edip tekrar karıştırın.
Ayrı bir kapta kuru malzemeleri (un, mısır nişastası, kabartma tozu, vanilya ve tuz) karıştırın.
Kuru malzemeleri şekerli harca ekleyin ve spatula ile güzelce yedirin. Kuru malzemelerin önce yarısını ekleyip daha sonra kalanı eklemeniz daha pratik olacaktır karıştırmanız açısından.
Son olarak iri iri doğradığımız ceviz ve çikolataları da hamura ekleyin ve karıştırın.
Elde ettiğiniz hamuru 15 dk kadar buzdolabında bekletin.
Süre sonunda hamura top şekli vererek yağlı kağıt sermiş olduğunuz tepsiye dizin. Birbirlerinden uzak dizmenizde fayda var. Ben bir seferde 4 adet pişirdim, zaten bu hamurdan toplarınızın boyutuna göre değişmek üzere 8-9 adet kurabiye çıkacaktır.
Önceden ısıttığınız 200 derece fırında tam olarak 10 dk pişirin.
Fırından aldıktan sonra yumuşak olacaktır, 5 dk kadar soğumalarını bekleyin, dokunmanızı tavsiye etmem

İçi akışkan mı akışkan, yumuşacık, bol cevizli ve çikolatalı kurabiyeleriniz hazır! Afiyet olsun.Not: Eğer uzun süre bekleyecekse servis etmeden önce ısıtmanız gerekli, aksi halde akışkan olmayacaktır. Ayrıca bu hamuru buzlukta saklayıp arzu ettiğiniz zaman da pişirebilirsiniz, tabii saklayabilirseniz

Forum:
Dünya Mutfakları
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: 106928.jpg]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/106928.jpg)
İşlem genel duyumsuzlaşma aşağıda uygulanır. Göbek içinden 1 cm’ lik kesi yapılarak karın boşluğu, 3-4 litre karbon dioksit gazı verilerek şişirilir. Arkasında göbekten girilerek karın içerisine kamera sistemine emrindeki bir optik sistem yerleştirilir. sonradan kasık bölgelerinden açılan iki delik yardımıyla operasyon gerçekleştirilir.
Genel durumu operasyona elverişli olan herkeste laparoskopi yapılabilir. Ağır solunum veya kalp problemleri olanlarda işlem esnasında baş aşağıda pozisyon kullanıldığından laparoskopi tercih edilmez.
Bu tekniğin, klasik açık cerrahiye göre pekçok avantajı vardır. Laparoskopi ile ilgili en sık sorulan sorulardan birisi kozmetik bir problem oluşturup oluşturmayacağıdır. Operasyonlar geniş kesi yapılmadan gerçekleştirilmektedir. Ciltte estetik açıdan rahatsız eden bir iz bırakmaz. Laparoskopi ameliyatları sonrası iyileşme daha kolay ve ivedi, karın içerisinde operasyona alt yapışıklıklar daha az olmaktadır. Karın içinde gözlenmesi en zor bölgeler laparoskopi yöntemiyle rahatlıkla görülebilmektedir. ağrı kesici faydalanma ihtiyacı pozitif değildir. Ameliyatlar sonrası hastanede kalış süresi oldukça kısa olup hasta 1 hafta içerisinde işine dönebilmektedir. Bu vakit açık ameliyatlarda 6-7 haftayı bulmaktadır. Kan nakli ihtiyacında azalma olur. Fazla kilolu hastalarda işlem açık ameliyata göre daha basit olmaktadır. Karın açılmadığı için iltihaplanma ve kesi yeri fıtığı görülme riski çok azdır .
Laparoskopide de birtakım komplikasyonlar görülebilir. Cerrah ne değin tecrübeli ise komplikasyon oranları böylece azalır. Teleskopun ve trokarların karın içine sokulması sırasında büyük damar ve barsak yaralanmaları olabilir. Cerrahi müdahale sırasında ise barsak, idrar torbası, idrar yoları ve damar yaralanmaları görülebilir. İşlem esnasında her an için açık cerrahiye geçme olasılığı mevcuttur. Bu konularda hasta belirlenmiş bilgilendirilmeli ve onayı alınmalıdır.
Ankara Kadın Doğum uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!
doktorsitesi
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: makale.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/makale.png)
Z nesli X neslinin çocuklarıdır. Yeni gürültüsüz nesil olarak da anılan bu cins, sabırsız ve anlık zihne sahip, kendinden önceki neslin hırslarına sahip olmayan, içe kapanık, ‘’ hakiki millet’’la zaman geçirmekten o kadar hoşlanmayan olarak tanımlanırlar. Daha çok tüketim odaklı oldukları ve önceki nesilden farklı olarak kitap okumaktan hoşlanmadıkları ve sosyokültürel etkinliklere böylece alaka göstermedikleri söylenebilir. Z nesli daha çok bireysel takıldıkları belirtilmektedir.
İnternet gençliği interneti yoğun biçimde kullanan ( oyun oynama, sohbet etme, arkadaşları ile iletişim kurma, yalnızlığını giderme, ) ve yaşamında internetin önemli bir yere sahip olduğunu düşünen ergenlerdir.
İnternet gençliğinin özellikleri arasında şunlar vardır:
İnternetin oyun ve eğlence arabulucu olarak görülmesi
Kendisi ile kararlaştırılmış olduğunu düşündüğü kişilerle internet aracılığıyla bağlantı kurması
Sanal alemde sohbet ve paylaşım ihtiyacını gidermeye çalışması
Can sıkıntısı sebebiyle internete yönelmesi
Sosyokültürel etkinliklere katılımlarının eksik olması
Daha çok internet arkadaşlıklarını seçim etmesi
İnternet aracılığı ile evrensel yurttaş olma
İnternet gençliğinin kimlik ve şahsiyet kazanmasında içinde yaşadığı sosyal çevre değin sanal dünyada kurduğu iletişim ve etkileşim de etkili olmaktadır. Bunun olumlu ve negatif yönleri bulunmaktadır.
Olumlu olarak; internet demokratik amaçlara hizmet etmeye yerinde yapısı nedeniyle gençlerin kendilerini iyi bir ifade etme ve kendini gerçekleştirme alanıdır.
Öte yandan belirtilen bir amacı olmayan, zamanını dolduracak manalı faaliyetler bulamayan, aile çatışmaları yaşamış ve yaşıt ortamı içinde kendine yer bulamayan ergenlerin daha fazla içe çekilmesi, kendilerine gaye koymaktan fazla uzaktan eylemsizlik haline bürünmesi, zamanının çoğunu sanal ortamda harcaması da internetin en keskin olumsuz yönleridir.
İnternetin hangi özellikleri onu bu değin vazgeçilmez hale getirdi?
İnternet emek gerektirmez, atıl işidir.
İnternet yükümlülük gerektirmez.
İnternet sosyalleşme mekanıdır, aynı alaka alanına sahip edinmek kişilerle iletişim kurmak için yeterlidir. bu nedenle gerçek dünyada olmayacak ilişkiler kurabilirsiniz.
Göz kontağı kurmanıza gerek yoktur. Bir Takım kişiler göz kontağı kurmaktan kaçınırlar. Fakat internette buna lüzum yoktur. Saatlerce kendi ortamınızda kimse ile göz göze gelmeden konuşabilirsiniz.
İnternette kendini tasvir etmek daha kolaydır. Reel hayatta irtibat kurmakta zorlanan, duygularını ifade edemeyen ve şehvetli olarak kendilerini açamayan halk müziği için internet bulunmaz fırsattır.
Bir gruba dahil edinmek fazla kolaydır. Herkes için ait olmak, bir oluşumun parçası elde etmek önemlidir. Gerçek hayatta bir gruba dahil olmakta zorlanan kişiler bir tıkla istedikleri gruba dahil olup onaylandıklarını, kabul gördüklerini hissederler.
İnternette buluşmak kolaydır.
İnternet statü ve kimlik verir.
İnternet gizemlidir, serbest verir, sınırsızdır.
Toplumsal denetleme zayıftır.
Kontrol kişidedir. Kişi hakiki hayatta kontrol etmeye ya da ulaşmaya gücünün yetmediği bütün durumları sanal ortamda deneyimleme şansı bulur.
İnternetin ödülü boldur.
Televizyonun tersine siz internetten istediğinizi alırsınız.
İnternette seçenek çoktur.
Stresle başa çıkma yoludur.
Buna aynı bütün bu faktörler nedeniyle sanal dünya, gençler ve çocuklar başta edinmek üzere öyle fazla kişinin vazgeçilmezi oldu. Bu koşul ‘’internet kötüye kullanımı’’ ve ‘’internet bağımlılığı’’ kavramlarını da beraberinde getirdi. Çocuk ve gençler için şayet de en çok uyarı etmemiz gereken ise bu kavramlar… Ama bu konuda anne babaların işinin hiç de kolay olmadığını biliyoruz. böylece interneti gereğinde ve ya sınırlı zamanlar için kullandırmaya yol göstermek en esas hedefimiz olmalı…
Antalya Çocuk Psikolog uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: makale.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/makale.png)
Obezite şimdilerde sevdiklerimizin çoğunu ele geçirdiği için sayılar son derece sarsıcıdır. Amerika Birleşik Devletleri halkının %65'inden fazlası fazla kiloludur. 50 milyon obez ve 12 milyon morbid obez olduğu düşünülmektedir. Bu bireylerin birçok da artmış tıbbi sorunlar ve vefat riskiyle aleyhinde karşıyadır. Şeker Hastalığı, astım, uyku apnesi, kanser, kalp-damar ve akciğer hastalıkları, safra kesesinde taş, mide yanması, yüksek kan basıncı, kısırlık, eklem iltihabı, idrar kaçırma, sırt ve eklem ağrısı sorunlarının da arasında olduğu 30'dan artı tıbbi sorun mevcuttur.
Bariatrik cerrahi, morbid obezlerin hayatlarını ve sağlıklarını geri kazanarak yaşamlarını korkutma eden hastalıklardan kurtulmalarını karşılayan bir araç olarak kabul edilmektedir.
Obezite günümüzde tüm dünyada epidemik oranlara ulaşmaktadır. Amerikan nüfusunun %65'inden fazlası fazla şişman veya obezdir ve bu bireylerin pozitif kilo ile ilişkili hastalıklar sonucu vefat riski artmıştır. Aynı şekilde, Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Insanlar Sağlığı Kurumu'nun verilerine kadar, toplam nüfusumuzun %20'si obez, %64,9'u artı kilolu veya obezdir. Kadınlarda daha sık karşılaşılan obezitenin bir önceki yıla tarafından %31 arttığı görülmektedir. Türkiye'de morbid obezlerin oranı ise %3'e yakındır. Kilo arttıkça, obezite ile ilişkili tıbbi komplikasyonların ve ölümlerin sıklığı da artmaktadır.
Aşırı kilo ve fazla kiloların niçin olduğu tıbbi durumlar sebebiyle pabuç bağlarının bağlanması, yürüme, merdiven basamaklarının çıkılması, yere dürüst eğilme ve çocuklarla ve torunlarla yerde oyun oynama, uçak koltuğuna sığma, eğlenmek üzere gezintiye çıkma, bir sinema koltuğuna rahatça oturma, evcil hayvanla koşma ve oynama gibi jurnal aktiviteler zeka zorlaşır. Kilo verme cerrahisi yoluyla, sağlığınıza bitmiş kavuşur ve yaşamdan tad almanızı engelleyen tıbbi sorunları düzelterek hayatınızı yeniden neşeli bir ayla getirebilirsiniz.
Obezite, çok sayıda rahatsızlık için bir tehlike faktörüdür. Örnek olarak, beden kitle indeksi 40 olan bir bireyin diyabete yakalanma riski 53 kat, koroner atardamar hastalığına yakalanma riski ise 6 kat artar. Obezite ile çoğunlukla ilişkili tıbbi durumlara "komorbiditeler" denir. Bu hastalıkların kilo verme cerrahisi sonrasında ya en ince ayrıntısına kadar kaybolduğu ya da büyük oranda iyileştiği bilinmektedir.
Yapılan incelemeler bir hastanın, cerrahi sonrasındaki 5 yıllık vakit boyunca verdiği aşırı kiloların %60-80 kadarını geri almadan kilosunu koruyabildiğini göstermiştir. Uygulamakta olduğumuz detaylı program, kişisel ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak, her hasta için özel olarak hazırlanır.
Karoser Kitle İndeksi(VKİ),tepe değerinizin karesine bölünmesiyle(kg/m²)hesaplanan Karoser Kitle İndeksi sonuçlarına kadar 30'un üzeri obez,40'ın üzeri morbi obez, 50'nin üzeri süper obez olarak isimlendirilir.
Erişkin erkek ve kadınların boy ve kilolarına bağlı olarak ceset yağ oranlarının bir ölçüsü olan cisim kitle indeksi (VKİ), bariatrik cerrahi ameliyatı almak isyen bir hastanın bu ameliyata uygunluğunun belirlenmesinde kullanılır. Obezite derecesi çoğunlukla bu matematik formülü kullanılarak belirlenir ve elde edilen skor hastalık riski ya da ölüm ile ilk elden ilişkilidir. VKİ kilogram cinsinden karoser ağırlığınızın metre cinsinden irtifa uzunluğunuzun karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Obezite cerrahisinde en sık uygulanan usul olan Tüp Mide ameliyatı Laparoskopik(kapalı) olarak midenin boyutlarını küçülterek yaklaşık bir muz ebatlarında ufak ve tüp şekilli bir midenin stapler kullanılarak oluşturulması ile gerçekleştirilir. Midenin bir kısmının alınması, hastanın daha eksik arzu hissetmesini ve daha eksik gıda tüketerek tokluk hissini sağlar. Bu işlem sindirim ve beslenme emiliminde herhangi bir soruna yol açmaz. Tüketilen besin, sindirim sisteminin öbür bölgelerinden her zamanki doğal esnasında geçer ve böylece cisim içinde ayrıntılarıyla emilir. Besinlerin vücudunuzun mideden sonraki kısımlara boşalmasını kontrol eden kendi doğal pilor valfinizden faydalanılan bu işlemde, sıradan bir hasta adeta fazla kilolarının %70'inden kurtulur.
Ayrıca Tüp Mide ameliyatında açlığı düzenleyen bir hormon olan ghrelin hormon düzeylerinin azalması, toplam komplikasyon riskinin daha düşük olması, Gastrik bypass ameliyatından daha az radikal (daha hafif) bir cerrahi operasyon olması önemli avantajlarıdır. Tüm gıda öğeleri iyi emilir ve emilim ile ilgili sorunların gelişme olasılığı son derece düşüktür.
Kayseri Genel Cerrahi uzmanlarına varmak icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: makale.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/makale.png)
Abdominal obezite yani karın bölgesi yağlanmaya emrindeki obezite belirlenirken bel çevresi ölçümü kullanılmaktadır. Bel çevresinin kadınlarda 88 cm erkeklerde ise 102 cm den pozitif olması abdominal obezite belirtisidir.
Metabolik sendromu yaratıcı farklı alanlara yönlendirilmiş bileşenler olmakla birlikte bu bileşenlerden en önemlisi insülin direncidir. Metabolik sendrom insülin direnci merkezinde oluşan bir durumdur diyebiliriz. İnsülin direnci dışındaki bileşenler hipertansiyon, diyabet, koroner arter hastalığı ve obezitedir.
Metabolik sendromun temel bileşeni olan insülin direnci dokuların insüline karşısında duyarsızlaşması ve insülinin kanda dolaşan miktarlarının artmasına rağmen faaliyet gösterememesi olarak tanımlanabilir. Bozulmuş glikoz toleransı ve herif 2 diyabeti olan bireylerde görülme sıklığı daha yüksektir.
Metabolik sendromun tedavisi nedenleriyle epeyce ilgilidir. Ilk Önce kişi bu sendromun hayat tarzının bir sonucu olduğunun bilincine varmalı ve tedavisinin yaşam tarzı değişikliği olacağını kabullenmelidir. Kişi yaşam tarzında yapacağı değişiklerin yaşam kalitesini yükselteceğine ve kendisini dinç bir birey yapacağına inanmalıdır.
Çare sürecindeki hedefler yaşam tarzını başkalaşmak, tansiyonu kontrol altına olmak, sigarayı teslim etmek, şeker hastalığı varsa kan şekeri kontrolünü karşılamak, kolesterolün düşürülmesi, kilo kaybının sağlanması, olabildiğince stresten uzak durmak, uyumlu alıştırma ve yeterli, dengelenmiş bir gıda tarzı benimsemektir.
Metabolik sendrom tedavisinde % 10 luk bir kilo kaybının sendromun tüm bileşenlerini yoklama altına alabileceği yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Diyetisyeniniz tarafından size özel olarak hazırlanan bir beslenme programının yanında ahenkli olarak yapılan egzersizle dinç bir şekilde kilo kaybı sağlamanız mümkündür. Yapılan çalışma kilo kaybına muavin olmasının dışarıda HDL (iyi kolesterol) nin artışına da katkı sağlayacaktır. Metabolik sendromlu bireylerde yüksek olan total kolesterol ve LDL (kötü kolesterol) nin düşürülmesi için katı yağların yerine değişken yağlar bilhassa de kanola yağı, fındık yağı, zeytinyağı ve kabuklu yemişlerin (ceviz, badem vs.) içerisindeki yağlar seçim edilmelidir.
Posa tüketimi artırılarak kan şekerinin denetim altına alınması sağlanmalıdır. Günlük alınması gereken posa miktarı 25-30 g dır. Kan şekerini hazırlamak için yapılması gereken bir öteki değiştirme glisemik indeksi düşük bir beslenme tarzı benimsemektir. Kilo kaybı ve diyette tuzun kısıtlanması ile hipertansiyon da denetleme altına alınabilir. Hem esas öğünlerden takriben 2 saat daha sonra glisemik indeksi düşük besinlerle ara öğünler yapmak kan şekerinin düzenlenmesinde ve kilo kontrolünde ve insülin direncinin düzelmesinde bize tezgâhtar olacaktır.
Kahramanmaraş Diyetisyen uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: makale.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/makale.png)
Vücut yağ kitle ağırlığının normalin üstünde olmasına obezite denir. Obezite insan vücudunda bulunan tüm sistemleri -yürek ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi- sinsice etkileyen ve çoğu manâlı rahatsızlığa zemin hazırlayan mutlaka tedavi edilmesi zorunlu bir hastalıktır. Sahiden bu tanımı cümbür cemaat biliyor, sonuçlarından kimsenin şüphesi değil fakat nedense aşırı kilo halen günümüzün en büyük problemi olarak duruyor. Uzun senelerdir olan tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki kilo devretmek gerçekte sorun değil. En büyük sorun verilen bu kiloyu koruyabilmek. Çoğunlukla yapılan katı bazı rejimlerle çabuk kilo verilir. Ancak olağan yemeye başlandıktan kısa bir süre daha sonra seri bir şekilde verilen kilolar geri alınır. Biz bu sorunu cocukların oynadığı yoyo ya benzeterek ‘’ yoyo etkisi’’ diyoruz.
Ben her defasında açıklama etmeye çalıştığım şeyi tekrarlamak istiyorum. Yaratılışımız itibari ile istek yaratacak durumlar meydana geldiğinde enerji tüketim azalıyor ve aldığı eksik miktardaki besini bile son derece verimli kullanır ayla geliyor. Yani bir kişi çöle düştüğü zaman kilo vermesinden daha doğal bir şey yoktur. Cisim kitlesi azaldığı için günlük almamız gereken kalori ihtiyacı azalır. Eğer laf konusu kişiler diyetten sonradan yeniden eskisi dek kalorili yeme düzenine devam edecek olurlarsa vücudumuzdaki enerji verimliliğini kontrol eden hormonlar devreye girerek alınan her kalori yağ depolanmasında kullanılır. Tabii ancak kalori ihtiyacı azalmış olan bir ceset yalnızca kaybettiği kilo kaybını yerine koymakla kalmayıp, üstüne ilave edecektir. Benzer çöle düşmüş birey örneğine dönersek çölden kurtulduğu zaman bir daha çöle düşebilirim yeniden aç kalabilirim diyerekten aldığı her kaloriyi yağ olarak depolayacaktır.
Bu koşul gıda alışkanlığını oturtamamış kişilerde mutlaka görülecektir. Özellikle de olağandışı kalori kısıtlamalı diyetlerde bu durum sistemli bir başarısızlık olarak karşımıza çıkmaktadır.Diyet yaparken mutlaka kalori kısıtlaması yapılacaktır. Ama bunu yaparken dengelenmiş kontrollü dinç beslenme düzenini oturtarak yapmak gereklidir. Yani gerektiği dek protein, yağ ve karbonhidrat almanın yanısıra, bununla beraber gerektiğinde tatlı, içki ve çikolata elde etmek, sosyal hayatı bozmayacak şekilde minik düzen alışkanlıkları geliştirmekte bu sistemin bir parçasıdır.
Bütün bunların ışığında diyete karar verip uygulamaya başlamadan önce, yoyo etkisi ile karşılaşmamak için hedefi belirleyebilmek gerekiyor. Bugün fazla yaygın olarak kullandığımız boyla kilo arasındaki oranı belirleyen Beden Kitle Indeksi bu konuda bize yardımcı oluyor. Lakin kişinin yapısına, spor yapıp yapmadığına, ırksa kökenine ve ırkına kadar şartların değişmesi gösteriryor. Eğer yanlızca BKI dikkate alınarak bu hedefi belirlemeye çalışırsak Brad Pitt gibi bir yıldız fazla şişman, mehşur terminatör fazla kilolu olurdu. Sadece BKI ile ölçmek bizi fazla önemli yanılgıya düşebilir. Bu farkı belirleyebilmek için de gövde yağ kitlesini tespit ederek ideal kiloyu hesaplıyoruz. Beden yağ kitlesi nedir?
Etkin ve dinç kalabilmemiz için vücudumuzun belli oranda yağa ihtiyacı vardır. Yağlar, eklemlerimizin desteklenmesi, organlarımızın korunması, vitamin teminimiz, vücut ısımızın kontrolü, enerji rezervlenmesi (aç kalma halinde), gibi görevler üstlenmektedir. Bu yüzden vücudumuzda kayıtlı bir oranda yağ kitlesinin bulunması gereklidir. Artı yağ oranı önemli sıhhat problemlerine yol açarken, gereğinden eksik yağ ise hayati risk oluşturmaktadır. Şöyle fakat yağ oranı, kadınlarda %10-%12’nin, erkeklerde ise %5-%6’nın altına düşmemelidir. Eğer bu rakamların altına düşecek olursa fazla önemli bazı problemlerle karşılaşılabilir. Bilhassa günümüzde aşırı zayıflık hali sağlıklı olmakla karıştırıldığı bir dönemde bu durumun bilinmesi ve öneminin vurgulanması fazla önemlidir.
Bazen bakış de yanıltabilir. Çok güçsüz görünen bir birey Şekilde A ve B tipleri aynı kiloya sahiptirler. C ise daha hacimli ve daha yağlı görünmektedir. Üç tipin de yağ oranları ölçüldüğünde B ve C’nin yağ oranlarının bayağı düzeyde A'nın ise çok yüksek oranda yağ değerine sahip olduğu görünmektedir. Bu yüzden A cılız göründüğü halde risk grubuna dahildir.
İdeal kilo hedefine bu doğrultuda ve dengeli bir şekilde ulaşmış bir birey sağlıklı gıda alışkanlığını da devam ettirebiliyorsa şüphesiz yoyo etkisi ile karşılaşmaz. Sadece 8-10 kg kilo atamak yok her koşulda ilk kez belirlediğimiz kilo hedefini tutmak önemlidir. Bu hedefe dürüst şekilde yürümeyi öğrenmediğimiz sürece, her yaz sezonu başlangıcında mecazi anlamda sarıldığınız koltuk değnekleri (mucize şok diyetler, yiyecek yerine gecen uzay karışımları vs) aksayarak yürümeye devam etmemize niçin olacaktır.
Işık ve Sevgiyle kalın....
Dr Bilgin SILAN
İzmir Dahiliye uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: 123500_1517470200.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/123500_1517470200.png)
Sağlıklı halk müziği, beğenilmeyen veya düş kırıklığına neden olan olaylar karşı, can sıkıntısı, endişe, hüzün, gibi hissi tepkiler verdiğinde, bu duygulara depresif duygular denir. Depresif duygular hayatın adi parçasıdır. Gündelik hayatta yaşanan keyifsizlik ve moral bozukluğunu depresyondan ayıran şey depresyondaki belirtilerin şiddeti ve süresidir.
Bunalım tanısı koyabilmek için kişinin şikayetlerinin en az iki haftadır sürüyor olması ve mesleki ve sosyal hayatını negatif yönde etkiliyor olması gerekir. Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Aile köklerinin genlerinden geldiği gibi, sosyal faktörlerin etkileşimi ya da psikolojik nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir.
Depresyon beyin kimyasının bozulmasıyla oluşur. Yani, beynimizin ürettiği serotonin, dopamin, noradrenalinin gibi kimyasallar aralarında dengesizlik olur.
Depresyonun esas belirtileri arasında karamsar, karamsar duygu durumu, karamsar düşünce, umutsuzluk, ümidini yitirme şehvetli, suçluluk hissi, hayattan tutku alamama, uyku ve iştah düzensizliği yer alır. Duygu durumunda, mutsuzluk, rahatsızlık, gerginlik, karamsarlık, nefret edilen şey ve kaygılar da olabilir. Aşırı derece öfkelenme olabilir. Birey hayattan tad alamamaz. Boşluk hissi olur, birey hiç bir şey yapmak istemez. Gelecekle ilgili negatif düşünceler olabilir. Geçmişte yaşanmış negatif olaylar sık sık akla gelir. Vicdan Azabı duygusal yoğun şekilde yaşanır. Uyarı bozulabilir. Amnezi oluşabilir. Ağır durumlarda ise birey kendine incitmek isteyebilir, intihar düşünceleri oluşabilir.
Buhran için tedbir alınmazsa 6 ile 24 ay sürer.
Depresyon tedavisinde, ilaçlar ve psikoterapi uygulanır.
Profesyonel yardım alınmadığı taktirde kronik ışık halkası gelme riski çok yüksektir.
İstanbul Psikoloji uzmanlarına gelmek icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: makale.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/makale.png)
18.5-24.9 kg/m2 Bayağı bireyler
25-29.9 kg/m2 Artı şişman
30-40 kg/m2< Obez
40 kg/m2< Morbid obez
Ancak BMI nin artması defalarca obezite anlamına gelmeyebilir. Adale dokusu artı olan bir kişilerde vücut kitle indeksi yüksek çıkabilir. Vücut ağırlığındaki artışların kaynağını iyi anlamak için uzman değerlendirmesi önemlidir . Bel çevresi erkeklerde 102 cm, kadınlarda ise 88 cm ve daha artı ise obezite düşünülmelidir.
Obezite cerrahisinin yapılmasındaki başlıca kasıt kilo vermenin yanısıra obezitenin neden olduğu hastalıkların (DM, Yürek damar hastalıkları, Uyku apne sendromu vb…) gelişmesine engel olmaktır. Hastalıklar eğer ortaya çıkmışsa tedavi etmektir.
Tek başına veya çoğu etmen bir arada obeziteye sebep olabilmektedir. Bunlar kalıtımsal yatkıntlık, iç salgı bezleri ve metabolik hastalıklar, sosyal ve kültürel farklılıklardır. Temel olarak vücuda giren enerji miktarının yakılan miktardan artı olması obeziteye sebep olmaktadır.
Dünya genelinde yaklaşık 1,7 milyar birey artı şişman birey olduğu tahmin edilmektedir. USA da şart daha ciddi boyutlardadır. Nüfusun yaklaşık 2/3 fazla kilolu bunların da yaklaşık yarısı kadarı obez olarak sınıflandırılmaktadır.
Obezite cerrahisi son yıllarda dünyada yaygın olarak yapılmaktadır. İlk etkin obezite ameliyatı Amerika Birleşmiş Devletlerinde 1954 yılında Kremen ve Linner tarafından (jejunaileal baypass) yapılmıştır.
Ameliyatlar tesir mekanizmasına kadar 3’ e ayrılır.
Kısıtlayıcı ameliyat(ayarlanabilir gastric banding, sleeve gastrektomi)
Emilimi bozan ameliyatlar(Roux-en-Y gastrik bypass,küçük gastrik bypass)
Kısıtlayıcı ve emilimi bozan kombine ameliyatlar (duodenal switch,SADI-S)
CERRAHİ TEDAVİ KİMLERE YAPILMALIDIR?
Ameliyata yerinde hastaları seçerken aşağıdaki kriterlere göre karar vermekteyiz.
Vücut kitle indeksinin 40’ın üstünde olması ya da 35-40 aralarında olup eşlik eden hastalığın olması (hipertansiyon, diabetes mellitus, uyku apnesi, artrit).
Obezitenin en düşük 3 yıldır var olması
Hormonal hastalıkların bulunmaması ( Hipotiroidi, böbrek üstü bezi hastalıkları)
İlaç ve diyet tedavisine karşın, asgari 1 yıldır kilo verilememesi
Alkol veya ilaç bağımlısı olmamak
Hastanın uygulanacak yöntemi anlaması ve ameliyattan daha sonra armoni sağlayabilecek durumda olması
İstanbul Genel Cerrahi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok

Yazar:
PeRi
![[Resim: makale.png]](https://cdn.doktorsitesi.com/uploads/makale/makale.png)
“ Ruh sağlığı; bireyin kendisiyle, çevresini oluşturan kişilerle ve toplumla uzlaştırma içinde olması, kesintisiz denge, düzen ve uyum sağlayabilmek için gerekli çabayı sürdürebilmesi” dir.
Ruh sağlığımız, genel sağlığımızın göstergesi ve ayrılmaz bir parçasıdır. Bedenimizdeki her türlü fizyolojik değiştirme beynimizi ve ruhumuzu; beynimizdeki ve ruhumuzdaki her türlü değişiklik ise fizyolojimizi etkiler.
Yaşam amacımız olan “mutluluğa varmak”, becerikli ve üretken bir birey olmayı; bunu başarıya ulaşmak ise fiziksel olarak dinç olmanın ötesinde ruhen de sağlıklı olmayı gerektirir.
Hepimiz ara sıra duygu, düşünce ve davranışlarımızda tutarsızlık, uygunsuzluk veya yeteneksizlik gösterebiliriz. Ancak bu durum sürekli, şiddetli, bitmiş eden, verimli çalışmayı ve performansı olumsuz etkileyecek, kişiler arası ilişkilerin bozulmasına neden olacak biçim ve boyutta ise ruh sağlığımız bozulmuştur.
Dünyada 400 milyon civarında insan (Dünya afiyet Örgütü ve Sağlık Durumu Bakanlığı verileri 2004) Ülkemizde ise her dört kişiden biri ruhsal bozukluk ya da sorun yaşamaktadır. Günümüz hayat şartları ve zorluklar bu sayıyı her geçen gün daha da artırmaktadır. Fakat fizyolojik rahatsızlıkların, tanımlanıp, fiziksel ve bilimsel bir temele dayandırılması kolaylıkla yapılmasına karşın ruhsal sorunların soyut ve belirsiz kavramlar olarak algılanması devam etmekte, dolayısıyla tanı ve tedavisi toplumda yeterince önemsenmemektedir.
En küçük bedensel bir rahatsızlık belirtisinde gerek birey, gerekse çevresi endişeye kapılarak tanı ve tedavi için çaba harcarken ruhsal sorun yaşamış fazla eksik sayıdaki kişi bunu bir rahatsızlık olarak algılayıp, çare olma gereğini duyar. Yaşadığı sorunlar, sıkıntılar nedeniyle egzersiz verimi, performansı düşmüş, kişilerle ilişkileri bozulmuş, yaşamdan tat alamayacak derecede mutsuz birçok birey, bu durumunun çare edilebilir bir koşul olduğunu aklına bile getirmez ve yaşamını, üstesinden gelinebilecek bir rahatsızlıkla sürdürmeye çalışır. Ama ruhsal sorunların birçoğu, kalp, şeker ve hipertansiyon gibi tanımı, nedenleri, süreci, tedavisi ve sonuçları kesin rahatsızlıklardır.
İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!
doktorsitesi
Forum:
Sağlık Haberleri
Yorumlar
Yorum Yok
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Forumda Ara
Forum İstatistikleri
Kimler Çevrimiçi
Toplam: 40 kullanıcı aktif
Bing, Google, Yandex
0 Kayıtlı
» 37 Ziyaretçi
» 37 Ziyaretçi
Son Aktiviteler
Yatta Evlilik Teklifi: İs...
Son Yorum:
nullsix
•
2 saat önce
Ankara Dermatolog: Cilt S...
Son Yorum:
nullsix
•
3 saat önce
Türkçe Testleri
Son Yorum:
nullsix
•
Dün, 07:38 PM
Rüya Tabirleri
Son Yorum:
nullsix
•
Dün, 07:33 PM
Bursa Logo Yazılım ve Log...
Son Yorum:
nullsix
•
05-06-2025, 05:11 PM
Mersin Site Yönetim
Son Yorum:
nullsix
•
05-05-2025, 07:35 PM
Site Yönetim Şirketleri
Son Yorum:
nullsix
•
05-05-2025, 07:26 PM
Üç Renk Peyzaj: Ankara'da...
Son Yorum:
Kenan06
•
05-05-2025, 12:48 PM
Alüminyumun Gücünü Gelece...
Son Yorum:
aysuyigiter
•
05-04-2025, 10:00 PM
İstanbul’da En İyi Öğrenc...
Son Yorum:
aysuyigiter
•
05-04-2025, 09:28 PM