You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Yazar: Hayalet
[Resim: 3498827.jpg] Beykent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Dilek Mamaklıoğlu, diş fırçalarken oluşan kanamaların sebeplerine, dikkat edilmesi gereken noktalara ve alınabilecek önlemlere dair tavsiyelerini aktardı.

''Diş etlerinde kanama ve şişkinlik gibi semptom veren diş eti hastalıklarının temel etkeni, diş yüzeylerinde biriken bakteriyel tabakadır.'' tanımını yapan Mamaklıoğlu, bakteriyel plak tabakası uyumlu diş fırçalama ile uzaklaştırılmadığı takdirde, bakterilere karşı vücudumuzun oluşturduğu koruma yanıtı sonucunda diş eti hastalığı oluşur bilgisini aktardı.

Diş eti hastalıklarının birincil belirtisinin kendiliğinden ya da uyaranla oluşan diş eti kanaması olduğunu söyleyen Mamaklıoğlu, ''Bu durumda birincil yapılması gereken, diş hekimine başvurmaktır. Diş hekiminin muayenesi sonucunda zorunlu tedaviler yapılır ya da ileri seviyede diş eti hastalığı mevcutsa diş hekimi, diş eti uzmanına yönlendirebilir.'' dedi.

Mamaklıoğlu, diş eti hastalıklarının birincil basamak tedavisinin ağız hijyen eğitimi ve ağızdaki tüm bakteriyel tabaka ile diş taşlarının uzaklaştırılmasından oluştuğunu belirterek, ''Diş hekimi göre gerçekleştirilen diş taşı ve kök yüzeyi temizliği, hastanın ev bakımı ile tamamlanır. Ağız hijyenini sağlamada en kayda değer noktalardan bir tanesine içten teknikle diş fırçalamaktır.'' ifadelerini kullandı.

Periodontoloji Uzmanı Diş Doktoru Dilek Mamaklıoğlu, doğru teknikle diş fırçalamanın püf noktalarını ise şöyle aktardı:

• Sabah ve akşam almak üzere günde iki kere, en az 3 dakika baştan başa dişlerin bütün yüzeylerine ulaşılarak fırçalanmalıdır.

• Arka dişlere kolaylıkla ulaşabilecek minik başlı ve yumuşak bir diş fırçası tercih edilmelidir.

• Diş fırçası diş etine doğru 45 derece eğimlendirilerek, diş ve diş etinin birleştiği bölgeye yerleştirilir ve minik yuvarlak titreşimler yapılır.

• Bu işlem esnasında, diş fırçasının fazla pozitif hareket ettirilmemesi, küçük titreşimlerin ayrıca dişe keza de diş etine takriben 10 saniye dek uygulanması gerekmektedir.

• On saniye dolduktan sonradan fırça, bağlı dişlere ilerler. Aynı açı ve aynı süreyle dişlerin iç yüzeyleri ve çiğneme yüzeyleri de fırçalanır.

• Alt çene ve üstteki çenedeki dişler ayrı olarak fırçalanmalıdır ve hiçbir diş yüzeyi atlanmamalıdır.

Diş ipi göstermek fazla manâlı

tek başına diş fırçalamanın yeterli olmadığı bilgisini paylaşan Mamaklıoğlu, ''Mutlaka ara yüz temizliği de düzenli olarak yapılmalıdır. Dişler arası yüzeylerin temizliği için her bireye uygun araçlar mevcuttur. Bunlar diş ipi ve çeşitli genişliklerdeki ara yüz fırçalarından oluşmaktadır. Ara yüz fırçaları ileri geri hareketlerle diş arasında kullanılır. Diş ipi ise takriben 40 cm dek kopartılıp, iki elimizin orta parmaklarına sarılır, sinyâl ve baş parmaklarımızın arasında tutularak her ara yüzeye uygulanır. Diş ipini, diş arasına kibarca yerleştirdikten sonradan bir dişin etrafına sarıp, aşağıda ve yukarı yönlerde hareket ettirilir. Ardındaki, benzer aradaki diğer dişin çevresine sarılır ve aynı şekilde aşağı yukarı yönlerde hareket ettirilir. Diş ipi, hafif bir dayanıklılık hissedene kadar diş eti oluğunun içine dek yerleştirilmelidir. Uyumlu dişçi kontrolü ve ağız bakımının içten teknikle yapılması sonucunda diş eti sağlıklı ışık halkası kazanç ve dinç diş eti kanamaz. Uyumlu dişçi kontrolü, diş eti hastalığına bağlı olarak oluşabilecek diş kayıplarının önüne geçer.

Sigara uygulamak, problemi saklar

Mamaklıoğlu, sigara içen hastalarda diş eti hastalığının kanama belirtisi vermeyebileceği uyarısında bulunarak, ''Sigara kullanımı, diş eti problemini maskeleyebilir ve bu şart da hastayı yanıltabilir. Sigara içen hastalarda hiçbir bulgu vermeden ilerleyebilen diş eti hastalığı diş kayıplarına sebep olabilir. Bu durumun önüne geçmek için kanama belirtisi olmasa da 6 aylık aralarla düzenli olarak dişçi kontrolüne gidilmelidir.'' tavsiyesini verdi.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3499021.jpg] Toplumda sıkça karşılaşılan kalpteki ritm bozuklukları, Türkiye'de aralarında Adana Şehir Halkı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bulunduğu sayılı merkezlerde uygulanan ve ortalama 1-2 saat süren elektrofizyolojik ablasyon yöntemiyle kaçak elektrik yolları yakılarak tedavi ediliyor. Adana Şehir Halkı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mevlüt Koç'un öncülüğünde 6 kişilik bir ekip göre yapılan işlemde hastalar, hayatlarını daha dinç sürdürebilme şansı yakalıyor.

“Kalbin de elektriksel sistemi vardır”

İHA muhabirine açıklamalarda yer alan Prof. Dr. Koç, yürek ritm bozukluklarının toplumda sık karşılaşılan bir sıhhat sorunu olduğunu, ritim bozukluklarına bazen anemi, gerginlik, guatr, enfeksiyon gibi bambaşka rahatsızlıkların ya da kalbin yapısındaki doğuştan bozuklukların yol açabildiğini anlattı. Prof. Dr. Koç, “Kalbin elektriksel sisteminden olan hastalıklarla ilgili hasta olan bölgeyi dondurma ya da aydınlatma işlemiyle çare ediyoruz. Sahiden halk elektriksel sistemle doğar. Evin elektrik sistemi olduğu gibi kalbin de elektriksel sistemi vardır. Bu elektriksel sistemlerin zamanla veya doğuştan olan hastalıkları olabiliyor. Biz burada bunu çare ediyoruz. Bu işlem her hastanede yok. Bilhassa 3. basamak hastanelerde var. Biz bu servisi 3 sene önce buraya da kurduk. Telemetri isimli cihazla hastalarımızı takip ediyoruz” diye konuştu.

“Hastaların sadece 12 bin adam başına ulaşabiliyoruz”

Aritmi polikliniğine yılda 12 bin tatbik olduğunu, kendilerinin de yılda 2 bin 400 hastaya işlem uyguladıklarını bildiren Mevlüt Koç, “Elektro fizyoloji laboratuvarımızda yılda 2 bin 400 hasta alıyoruz. Yılda 12 bin de aritmi polikliniği başvurusu var. Normalde yılda 100 bin uygulama olması gerekli fakat biz hastaların yalnızca 12 bin tanesi ulaşabiliyoruz. Bir kısmı bizi bilmiyor, bir kısmı bize referansla geliyor. Bize Gaziantep, Şanlıurfa, Mersin, Niğde ve çevre illerden hastalar geliyor. Hastalarımız aritmi polikliniğinde holter cihazlarımızla ve durum kaydedici cihazlarla takip ediliyor. 12 bin hastanın 2 bin 400'üne operasyon yapıyoruz. Öncelikle ‘Zarar verme' protokolüyle başlıyoruz. Tek ablasyon işlemi yapmıyoruz. Yılda yaklaşık 541 hastaya da yürek pili takıyoruz. Bu piller dışında özellikle bizim ‘Ventriküler taşikardi' ismini verdiğimiz hastalığa sahip hastaların kalbin zarından yada içinden girerek tedavi yöntemi de bu merkezimizde yapılıyor. Geçen yıl yaklaşık 30 hastaya bu işlemi yaptım. Burada amacımız insanların yaşam ömrünü uzatmak ve bir kısım hastalarda çarpıntı şikayetlerini geçirerek hayat kalitelerini arttırmak” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Mevlüt Koç, hastanede yapılan hiçbir işlemde ödenti istek edilmediğini sözlerine ekledi.

Umutcan İşledici - Elif Ayşenur Bay

 

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3499103.jpg] Pendik Medipol Üniversite Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümü'nden Uzm. Dr. Leyla Ezgi Tüğen, çocuklarda dikkat eksikliğine dair açıklamada bulundu. Uyarı eksikliğinin akademik başarının düşmesine ve sosyal ilişkilerin bozulmasına niçin olduğunu belirten Dr. Tüğen'' Aileler, çocuklarının dikkat eksikliğini içeren belirtileri fark ederse zaman kaybetmeden Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı'na başvurmalıdırlar'' dedi. Dr. Tüğen, bu konuda aileler kadar öğretmenlerin de rolü olduğunu vurguladı.

''Sevdiği şeylere karşı fazla dikkatliyse dikkat eksikliği olabilir''

Çocuk, sevdiği şeylere aleyhinde aşırı dikkatliyse çocukta uyarı eksikliğin olabileceğini bildiren Dr. Leyla Ezgi Tüğen, ''Dikkat eksikliği olan çocuklarda görülen en sık belirtiler; okulda ve evde derse odaklanamama ve fazla pozitif uyarı hataları yapma, tayin esnasında fazla çabuk sıkılma, tahsis yapmayı sevmeme, çoğu kez eşya kaybetme, gün içerisinde yapacaklarını unutma, kendisiyle konuşurken dinlemiyormuş gibi görünmedir. Bir öteki önemli nokta da çocuğun zamanlama becerisidir. Yani çocuğun bahşedilen görevi kayıtlı bir zaman içerisinde yerine getirebilmesidir. Zamanlama becerisi ile ilgili sıkıntı yaşamış çocuklarda ise çoğunlukla tayin ya da projeleri yetiştirememe, sabahtan okula bu vesileyle hazırlanma sürecinin yavaş olması, genel olarak bir yavaşlık hali görülmektedir. Uyarı eksikliği olan çocuklarda sevdikleri alanlara karşın aşırı dikkat ( hiperfokus) durumu gözlenebilir. Mesela; saatlerce ekranda oyun oynayabilme vb. Uyarı eksikliği olan çocukların büyük bir kısmında hiperaktivite ve dürtüsellik dediğimiz belirtiler de bulunmaktadır. Hiperkaktivite kişinin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan fazla hareketlilik halidir. Hiperaktif çocuklar, yerinde duramayan olma, eli-ayağı aralıksız oynama, oda içinde zıplama-atlama-gezinme, sınıfta gezinme, fazla söylev gibi belirtiler gösterir. Dürtüsellik ise çoğunlukla bireyin davranışlarını denetleme edememesi olarak tanımlanır. Tez Canlı, sabırsızlık, sırasını bekleyememe, laf kesme, düşünüp tartmadan konuşma gibi davranışlar dürtüsellik belirtileridir'' biçiminde konuştu.

Aileler ne yapmalı?

Ailelerin ne yapacakları konusunda yorumlama yapan Dr. Tüğen,''Aileler çocuklarında bu belirtileri kendileri ayrım ederse ya da öğretmenleri kadar bunlardan bahsedilirse ilk olarak bir Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanına başvurmalıdırlar. Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı aileden bilgi alır, çocukla görüşme yapar. Tanıya tezgâhtar olması, birçok kişi ve ortam ile ilgili data sahibi olması, belirtilerin şiddetini saptayabilmesi ve tedavi takibinde kullanabilmek amacıyla hoca, aile bildirim formları ve bazı bilişsel-psikolojik testleri kullanır. Teşhis ve tedavinin gecikmesi çocuğun aile ve sosyal ilişkilerinin bozulmasına, akademik başarının düşmesine, benlik saygısının azalmasına ve vakit içerisinde birçok ilave ruhsal durumun eklenmesine niçin olabilmektedir. Tedavide durumun şiddetine, çocuğun ihtiyacına tarafından hap tedavileri, çocukla-aileyle ve okulla yürütülen davranışsal müdahaleler uygulanmaktadır'' biçiminde konuştu.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3499242.jpg] Dinç beslenmenin temelini tatmin edici ve dengelenmiş besin oluşturuyor. Hamilelik, vücudun vitamin ve mineral ihtiyacının arttığı bir süreç ve bebeğin tek besin kaynağının anne olması bu dönemi daha da özel kılıyor. ''Bebeğin gelişimi ve annenin gebeliğe uyumu için günlük 300 kcal ek beslenme alınması zaruridir ve diyabet yada metabolik hastalık gibi özel bir şart yoksa hamilelik sırasında perhiz yapılmasını önermemekteyiz'' diyen Medicana International İstanbul Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Murat Bulanık, gebelikte besin sürecinden ve hangi besinlerden hangi vitaminlerin alınabileceğini açıkladı.

Op. Dr. Murat Flu, alınabilecek vitamin ve mineralleri şöyle açıkladı:

''Folik asit: Daha gebelik oluşmadan başlanarak, gebeliğin birincil üç ayı boyunca jurnal 400 mikrogram folik asit desteği alınmalıdır. Folik asit bebekteki sakatlıkları önleyen ve zararsız bir vitamindir.

Demir: Gebeliğin 3'üncü ayından itibaren demir içeren ilaçlardan alınmalıdır. Demir kan yapımı için gereklidir. Gebelikte bebekte ve annede demir ihtiyacı artar. böylece bütün gebelerin demir desteği alması gerekir. Piyasada fazla değişik demir ürünleri içinden bağlı etkileri eksik olanı ve doktorunuzun önerdiğini kullanabilirsiniz.

Vitamin desteği: Gebelere bütün vitaminleri taşıyan haplardan almasını öneriyoruz. Bütün vitaminleri besinlerle edinmek basit değildir ve hap halinde bu vitaminleri günlük olmak mantıklıdır. Farklı Alanlara Yönlendirilmiş vitaminler içinden omega-3 ve iyot içerenleri bilhassa öneriyorum.

Kaçınılması gereken gıdalar: Açıkta satılan dondurma, sokakta yapılan kebap, ham köfte vs. gıdalar hijyenik olmayacaktır. Bunları tüketmek beslenme zehirlenmesi geçirmenize ya da bebeğinize mikrop bulaştırmanıza niçin olabilir. Bunlardan kaçının. Yeşil yapraklı sebzeleri tamamen yıkamadan tüketmeyin. Kapı sütü gibi pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden uzak durun. Abur cubur sınıfında olan cips, çikolata, gazlı içeceklerden tüketmemeye çalışın.

Etleri bütün pişmişken tüketin, yetersiz pişmiş veya çiğ etten bebeğinizi de olumsuz etkileyen enfeksiyonlar bulaşabilir.

Gebelikte her gıdadan dengelenmiş beslenin. Gebelik öncesi kilosu normal olan kadınlar gebelikte 12-16 kilogram arasında kilo alabilirler.

Gebelikte jurnal ortalama 70 gram protein, 175 gram karbonhidrat ve 85 gram yağ tüketimine gereklilik vardır. Öğünler arasında bölünmüş olarak bu miktar alınmalıdır.

Günlük 600 ünite D vitamini ve 1000 miligram kalsiyum alınması gerekmektedir. Bu değerleri gebeliğe özgü vitamin ilaçlarının çoğu içermektedir. Genelde eksiklikleri görülmez''.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3500195.jpg] Bağışıklık sistemi vücudu mikroplara aleyhinde savunan doku ve organlardan meydana kazanç. Sürükleyici çalıştığında vücudu virüsler, bakteriler, küfler, parazitler gibi patojen mikroorganizmalara, allerjenlere ve kanser hücrelerine karşı korur. Bu sistemin işleyişi karmaşık ve enerjik bir irtibat ağına dayalıdır. Sistem beceriksiz olduğunda ya da zayıfladığında ceset çoğu hastalığa meyilli ayla gelir. Bağışıklık sisteminin iki parçası vardır. Doğal bağışıklık sistemi; allah vergisi gelen bağışıklık sistemidir ve patojenlere aleyhinde genel bir savunma olarak çalışır. Kazanılmış bağışıklık sistemi ise; vücudumuzun önceden bağlantı ettiği spesifik patojenleri kasıt alır. Bu iki sistem birbirini tamamlar.

Özel Medicana Bursa Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Nizamoğlu Bağışıklık sistemini güçlendirmek için 10 tavsiyeyi paylaştı.

1-Yeterli ve kaliteli uyku

Vücudun en fazla tamir olduğu zamandır. Yamalı ve eksik uyuyan kişilerin beden direnci zayıfladığı için hastalıklara yakalanması daha kolay olmaktadır. Yetişkinlerin sıradan 7-9 saat uyuması gerekmektedir. Uyku süresi 6 saatten az, 11 saatten artı olmamalıdır. Kaliteli bir uyku için; yatak odasında ideal oda sıcaklığı, ses seviyesi ve ışık miktarı korunmalı, elektronik aletler kapatılmalı, her gün çalışma yapılmalı ve uykudan önce kahve ile alkolden kaçınılmalıdır.

2-Uyumlu alıştırma

Jurnal 30 dakikalık bir yürüyüş gibi düzenli ve ılımlı bir şekilde egzersiz yapmaya çalışın. Alıştırma stresi azaltır, oksijen alımını arttırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, aynı zamanda vücudun iyi hissettiği kimyasalları arttırarak iyi uyumanıza ve iyi uyanmanıza asistan olmaktadır.

3-Stresi en aza indirmek

Değişik nedenlerle ortaya meydana çıkan stres, bağışıklık sistemini zayıflatır ve hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Kronik stresle; kan basıncında büyüme, doğurganlıkta sorunlar, kalp hastalıkları ve barsak sorunları gelişebilir. Stresi eksilmek için; ahenkli maddi aktivite, nefes egzersizleri, uyumlu ve tatmin edici uyku, tatmin edici ve dengeli gıda önerilir.

4- Ahenkli ve dengeli beslemek

İnsan vücudu değişik karbonhidrat, protein, yağ, mineral, vitamin ve su gibi gıda öğelerine gereksinim duyar. herkes farklı oranlarda gereklilik listesindedir. Bağışıklık sistemi için özellikle A, B, C, E, D vitaminleri ve değişik mineralleri içeren besinleri almaya özen gösterin.

C vitamini; Bağışıklığı destekleyen en önemli vitaminlerden biridir. En kayda değer kaynakları; portakal, mandalina, greyfurt, limon, maydanoz, kivi, biber, kuşburnu ve domatestir.

B vitamini; Bağışıklık sistemi için en önemlisi B6 vitaminidir. B vitaminleri en fazla kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, kuruyemiş ve süt ürünlerinde bulunur.

Omega-3 yağ asitleri; Antioksidan özelliği ile bağışıklık sistemini destekler ve bir takım kanser türlerine aleyhinde koruyucu özelliği vardır. Özelikle balık (somon, uskumru, ton balığı, sardalye vb), ceviz, fındık, badem, keten tohumu tüketilmelidir.

Antioksidanlar; Vücuda zarar veren özgürlük radikalleri etkisizleştirerek bağışıklık sistemini güçlendirirler. En kuvvetli antioksidanları A, C, E vitaminleri içeren gıdalar oluşturur. Balık, yumurta, havuç, roka, tere A vitamini, badem, ceviz, fındık E vitamini kaynakları olarak karşımıza çıkar. Maydanoz, yeşil biber, kuşburnu, portakal, greyfurt, limon ve kivi oldukça çok C vitamin içerir.

Soğan, sarımsak; Soğangiller içeriklerindeki sülfürlü bileşikler, başlı başına birer antioksidandır. Toksinler ve oksidan maddelerle savaşmada önemli rol oynarlar. Sarımsakta bulunan ‘'allisin'' hem antibakteriyel keza de antiviral etki gösterir.

5-Probiyototiklerden zengin beslenmek

Barsak mikroflorasını değiştirerek sağlığımız ve bağışıklık sistemi üstünde yardımcı etkileri olan probiyotikleri yeğlemek gerekir. En önemli probiyotik gıdalar; ev yapımı yoğurt, sirke, tarhana, şalgam ve turşudur.

6-Tatmin Edici su içmek

Tüm vücut sistemlerin çalışması için gereklidir. Günde minimum 2-2,5 litre su içmek toksinlerin vücuttan atılmasına, besinlerin hücrelerimize ulaşmasına, bakterilerin ve virüslerin etkisiz ışık halkası gelmesine muavin olur.

7-Bireysel temizliğe özen kullanmak, elleri sabun ve bol su ile ahenkli olarak yıkamak

8-Aşı ile korunabilecek hastalıkları karşısında aşı yaptırmak

Sonbaharda nezle, grip gibi viral enfeksiyonlar daha sık görüldüğünden bilhassa yaşlı, çocuk ve kronik hastalığı olanların grip aşısı yaptırması önerilir.

9-Sigara ve alkolden uzaktan durmak

10-Bol bol gülümsemek

Gülümsemek en iyi bağışıklık güçlendirici yöntemdir. Vücuttaki gerginlik hormonlarının seviyesini azaltır ve enfeksiyonlara aleyhinde savaşan beyaz kan hücresinin artışını sağlar.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 2878901.jpg] Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Rus ordusunda toplu aşılama sürecinin başladığını duyurarak şu esas değin 2 bin 500'den artı askere, Rusya'nın ürettiği Sputnik V aşısının yapıldığını açıkladı. Şoygu, “Devlet Başkanımızın talimatları doğrultusunda başlatılan aşılama sürecinde başlangıçta sene ardına kadar 80 bin, toplamda ise 400 bin askeri personelimizi aşılamayı hedefliyoruz” biçiminde konuştu.

Rusya göre açıklanan son 24 saatlik verilere kadar ülkede 27 bin 543 yeni olgu tespit edilirken, 496 kişi hayatını kaybetti, 26 bin 682 kişi ise virüsü yenerek sağlığına kavuştu. Son verilerle birlikte ülke genelinde toplam vaka sayısı 2 milyon 215 bin 533'e, iyileşenlerin sayısı 1 milyon 712 bin 174'e, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 38 bin 558'e yükseldi.

Bekir Belirgin

 

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3500922.jpg] İzmir Kavram Iş Yüksekokulu Ağız ve Diş Sağlığı Programı Öğr. Gör. Ayşegül Doğan, COVID-19'un hayatın her alanındaki mecburi ve kısıtlayıcı etkisinin ağız ve diş sağlığı hizmetlerine de yansıdığını belirterek, ''Diş hekimleri enfeksiyonlarla birinci derecede aleyhinde karşıya gelen meslek gruplarının başında yer almaktadır. Diş tedavileri sırasında patojen mikroorganizmaların bulaşması vaktiyle beri var olan büyük bir problemdir ve COVID-19 bulaşı bu problemi daha büyük bir tehlike haline getirmiştir. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin sunumunda diş tedavileri sırasında hasta ve doktor yakın mesafede bulunmakta ve çok sayıda döner makine kullanılarak pozitif miktarda aerosol meydana gelmektedir. COVID-19 enfeksiyonunun damlacıklar ve aerosol aracılığıyla bulaştığı göz önüne alındığında diş hekimleri ve yardımcı personelin yüksek risk altında oldukları görülmektedir'' dedi.

''Risk, pek çok afiyet çalışanından daha fazladır''

Doğan, Çin'de yapılan çalışmalarda, COVID-19 virüsünün hücre içerisine girmesine neden olan gözenekli olan reseptörünün ağız mukozasında, bilhassa dil, yanak ve diş eti dokularında daha fazla bulunduğu ve bu nedenle diş çare uygulamalarının COVID-19 açısından yüksek risk taşıdığının teyit edildiği bilgisini paylaşarak, ''Diş hekimlerinin yeni koronavirüs enfeksiyonundan etkilenme riski pek çok sağlık durumu çalışanından daha fazladır.'' diye konuştu.

3 bulaş yolu

Doğan, ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin sunumunda COVID-19 enfeksiyonu için mümkün bulaş yollarını üç başlık aşağıda topladı:

1. Solunum sekresyonlarının ve ağız sıvılarının damlacık yoluyla yayılması, inhalasyonu; oral, nazal ve göz mukozalarıyla teması;

2. Kan, ağız sıvıları ve hastadan elde edilen öteki materyallerle doğrudan doğruya bağlantı

3. Diş tedavileri esnasında sosyal mesafenin sağlanamaması ve enfekte bireylerin konuşma veya öksürme esnasında oluşturduğu damlacık ve aerosollere maruziyet

Sağlık Durumu Bakanlığı tarafından 23 Mart 2020 tarihinde yayınlanan Koronavirüs Bilim Kurulu kararlarına kadar pandemi döneminde uygulanacak önlemleri andıran Doğan, ''Buna kadar; sağlık personeli aracısız bağlantı içermeyen işlemler sırasında hasta ile en düşük 1 metre mesafede bulunmalı, solunum yolu semptomları olan hastalarda ivedi olmayan işlemler ertelenmelidir. Diş tedavileri esnasında eldiven, gözlük/siper, önlük, bone, N95/FFP2 ya da eşdeğeri maske kullanılması gerektiği bildirilmiştir. Keza; COVID-19 pandemisi sürecinde COVID-19 tanısı konulan veya şüphesi bulunan bireylerin rutin diş tedavilerinin yapılmaması ve öteki tüm bireylerin acele olmayan diş tedavilerinin ertelenmesi yönünde karar alınmıştır'' bilgisini paylaştı.

3 kademeli koruma önlemi

COVID-19 enfeksiyonuna karşısında diş hekimlerinin alması gereken önlemlerin üç derece derece olduğunu söyleyen Doğan, ''Birincil (temel) koruma önemleri, tek kullanımlık malzemelerin seçim edilmesi gibi standart önlemlerden meydana gelmektedir. İkincil koruma önlemleri, izolasyon kıyafetleri ve cerrahi giysilerin standart prosedürlere ilave edilmesini içermektedir. Üçüncül koruma önlemleri; COVID-19 enfeksiyonu olduğu saptanan bir hastaya operasyon yapılması sırasında gereken tedbirleri içermektedir. Bu durumda, özel koruyucu kıyafet, N95 maske, tek kullanımlık lateks eldiven ve geçirgen olmayan kundura kılıfı gibi önlemler alınmalıdır'' önerilerinde bulundu.

23 Mart'ta alınan Koronavirüs Bilim Kurulu kararlarına tarafından, COVID-19 pandemisi esnasında uygulanması önerilen acil tedaviler:

• Pulpa enflamasyonu kaynaklı şiddetli diş ağrısı

• Pericoronitis ya da 3. Molar diş kaynaklı şiddetli ağrı

• Postoperatif büyüyen osteitis, alveolitis

• Lokalize sızı ve şişmeye neden olan çıban ya da bakteriyel infeksiyon

• Sızı ya da yumuşak doku travmasına niçin olan diş fraktürü

• Travmaya bağlı diş avülsiyonu/lüksasyonu

• Oral mukozanın akut ve ağrılı lezyonları/ülserasyonları

• Hayatı korkutma edici ya da kontrolsüz kanamalar

• Radyoterapi ve kemoterapi alması planlanan ya da almakta olan ve organ nakli planlanan hastaların tedavileri

• Medikal problemleri için konsültasyon istenilen hastalar

• Dikiş alınması

• Geçici restorasyon kaybı/kırıklarının ve hareketli değiştirme kullanımına engel olan vurukların aerosol oluşturmayacak biçimde tedavisi

• Ortodontik tedavi görmekte olan hastaların braket ve tellerinin yerinden çıkması ve kırılması

• Dudak-ağız tadı yarıklı yenidoğanlara beslenme plağı uygulamaları

• Çene eklemi lüksasyonu

• Malignite şüphesi yer alan durumlarda biyopsi

• Hastanın havayolu açıklığını korkutma eden intraoral/ ekstraoral infeksiyonlar

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3500924.jpg] Beykent Üniversitesi Sıhhat Bilimleri Yüksekokulu Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümü Öğr. Gör. Özge Tahran, son zamanlarda çoğu kişinin şikâyeti haline gelen omuz ağrılarına ilişkin kayda değer açıklamalarda bulundu. Omuz ağrılarının kas iskelet sistemi sorunları içerisinde en sık rastlanan üçüncü şikâyet olduğunu söyleyen Tahran, “Omuz ağrılarının yaygın görülmesinin en manâlı nedenlerinden biri, omuz ekleminin karışık anatomik yapısı ve sık kullanılan bir eklem olmasıdır. İş gücü kaybına yol açan ağrılarda, diz ve belden sonradan üçüncü sıradadır. Kişinin hayat kalitesini de negatif yönde etkilemektedir” dedi.

''Sebebi bitkiler, enfeksiyon ya da sinirlerle ilgili olabilir''

Omuz ağrılarının daha fazla omuz eklemi çevresindeki kaslar, bağlar ve tendonları taşıyan yumuşak dokulardan kaynaklandığını belirterek sözlerine devamlı Tahran, “En sık karşılaşılan omuz ağrıları, döndürücü manşet (rotator kaf) yaralanmalarıdır. Diğer sık rastlanılan omuz ağrısı sebepleri ise eklem kılıfı çevresi (perikapsüler) yumuşak doku ağrısı, akromiyoklavikuler eklem ağrısı ve boyun bölgesinden (servikal bölgeden) yayılan ağrıdır. Sık görülen omuz ağrıları, özellikle 40 yaş ardından ortaya çıkar. Gençlerde ise çoğunlukla, geçirilmiş cerrahi ya da travma sebebiyle görülür. Omuz ağrılarının öteki nedenleri; tümörler, enfeksiyonlar ve sinirlerle ilgili sorunlar olabilir” ifadelerini kullandı.

''Ev kadınları ve sporcularda sık görülüyor''

Tahran, döndürücü manşetin (rotator kaf), omuz hareketini ve stabilitesini karşılayan kaslarla tendonların bir bütünü olduğu tanımını yaparak, ''Döndürücü manşet yaralanmaları, genellikle etkilenen taraf üstüne düşme ya da tekrarlayan veya ani baş üstü aktiviteler gibi travmatik olaylardan sonra ani sancı ile meydana gelir. Ayrıca; başlangıcında bir travma olmadan zamanla çoğalan bir ağrı olarak da görülebilir. Özellikle baş üstü aktivitelerde sancı ortaya çıkmaktadır. Sıkışma sendromu diye tanımlanan patoloji, kolumuzu kaldırmamızı karşılayan kasların tendonlarının ve bu bölgedeki kesenin omuzu oluşturan kemik yapılar arasında sıkışması sonucunda görülmektedir” sözleriyle manâlı bilgiler aktardı. Tahran, bu sendromun elini yukarıda kullanan mesleklerde, konut kadınlarında, yüzme ve voleybol gibi spor yapan sporcularda daha sık görüldüğünü de sözlerine ekledi.

Donuk omuz nedir?

Donuk omuz olarak emrindeki edilen durumun nasıl ortaya çıktığını da anlatan Tahran, ''Donuk omuz (adeziv kapsülit) eklem kapsülünün daralması sonucu kol hareketlerinin tüm yönlerde sızı ve ileri derecede kısıtlanmasına yol açan klinik bir tablodur. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Omuz ekleminin iyi tedavi edilmemiş rahatsızlıkları sonrası ya da kendiliğinden de oluşabilir. Şeker hastalarında daha sık görülmektedir. Sancı çoğunlukla gün boyu ve gece hissedilir. İstirahatle geçmez. Akromiyoklavikular eklem (AK) artritinde ise ters taraf omuza doğru yapılan hareketlerde kısıtlılık ortaya çıkar. AK artritte sancı omuzun tam tepecik kısmında, AK eklemde hissedilir. Omuzdaki sorunun kaynağının saptama edilmesi, doğru çare yönteminin önerilmesi açısından önemlidir” bilgisini aktardı.

''Ters hareketten kaçının, dinlenme ve fizik çare uygulayın''

Ağrıların nasıl çare edilmesi gerektiğine dair kayda değer ipuçları aktaran Tahran, ilk önce ağrıya neden olan hareketlerden kaçınma, dinlenme ve omuza zorlama ve elastikiyet kazandıracak fizik tedavi yöntemleri gibi seçeneklerin uygulandığını söyleyerek şu ifadeleri kullandı;

“Enflamasyonu ve ağrıyı azaltmak için hap kullanımı da (NSAI: Enflamasyon giderici romatizmal ilaçlar, analjezikle, adale gevşeticiler) önerilebilir. Ağrıya karşın olarak iğneler de (kıkırdak yenileyiciler, yerel anestezikler, subakromiyal kortikosteroid enjeksiyonu, trombosit varlıklı plazma enjeksiyonu vb.) önerilebilir. Ayrıca, meslek ya da meslek yeri değişikliği tavsiye edilebilir. En önemli fizyoterapi ve rehabilitasyon yaklaşımları, düzgün postürün sağlanması, omuz kaslarında esnekliğin artırılması ve kuvvetlendirme yapılması, egzersiz reçetesinin her hastaya özel planlanması ve bu egzersizlerin sürükleyici yapıldığının denetleme edilmesidir. Çalışma yaklaşımları evrensel olarak kabul edilmiştir. Omuz ağrısında kısa ve uzun vadeli etkileri vardır. Bilhassa döndürücü manşet yaralanmaları için kısa sürede etki göstermektedir. Egzersizler ile beraber sıcak/soğuk başvuru, manuel terapi (mobilizasyon, masaj), bantlama (kinesiotaping), akupunktur ve çeşitli fizik tedavi yöntemleri (elektroterapi: ultrason, lazer, TENS, diadinamik akıntı, fonoforez, iyontoforez vb.) kombine edilebilir.”

Tens ve öteki tedavi yöntemleri

TENS adı bahşedilen tedavi yöntemi hakkında da bilgi veren Tahran, alternatif tedavi yöntemlerine dair de tecrübelerini şu sözlerle aktardı;

''TENS; deri üzerine yerleştirilen üstünkörü elektrotlar aracılığı ile ağrıyı giderme amaçlı elektrik akımıdır. Omuz ağrılarında Enterferansiyel akımın da TENS ile benzer derecede etkin olduğunu bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Diğer bir analjezik elektrik akımı olan Diadinami, periyodik alternatif akımdır. Sancı duyusunu ileten sinir liflerinden uyarı girişinin engellenmesi esasına dayanır. Ultrason; en iyi derin ısıtma yapan fizik çare ajanıdır. Dolaşımın düzenlenmesi ve ödemin azaltılmasında etkilidir. ağrı kesici ve spazmı ortadan kaldıran etkileri de ağrının kontrolünde yardımcıdır. Ultrasonun omuzda tendinit tedavisinde etkili olduğu görülmüştür. Fonoforez; ultrason kullanılarak iyonların vücuda sokulma işlemidir. Genelde lokal anestezikler, antiinflamatuar ilaçlar ve kortikosteroidler kullanılmaktadır. İyontoforez; galvanik akım aracılığıyla bazı iyonların insan vücuduna sokulması işlemidir. Kortikosteroidler ve yerel anestezikler bu yolla verilmektedir. Kesikli Manyetik Bölge tedavisinin de tendinitte omuz ağrısı üzerinde kısa ve orta vadede etkin olduğu gösterilmiştir. Laser'in sancı giderici, hücreler arası iletimi düzenleyici, bere iyileştirici ve ödem azaltıcı etkileri bulunmaktadır. Laser bilhassa donuk omuz tedavisinde etkin bulunmuştur. ESWT (ekstrakorporeal şok dalga tedavisi) daha fazla kalsifik tendinitli omuzlarda iyileşme sağlayan bir fizik çare yöntemidir. Kinezyolojik bantlama, elastik bir bantla uygulanan bir çare şeklidir. Kan, lenf akımını artırması, anormal kas gerimini azaltması ve kısmi çıkık olan eklemleri düzeltmesi gibi etkilerinden faydalanılmaktadır. Döndürücü manşet tendinopatisi için fizyoterapi programına dahil edilmesi önerilmektedir. Akupunkturda ise özel iğnelerin vücudun spesifik noktalarına batırılmasıyla iyileşmenin uyarılması amaçlanmaktadır”

Konservatif yöntemlerden fayda görmeyen kişilerde ise en son tedavi olarak cerrahi yöntemlerin seçim edildiğini belirten Tahran, “Cerrahi teknik olarak artroskopik subakromiyal dekompresyon cerrahisi sıklıkla tercih edilmektedir. Içten bir değerlendirmeye tarafından yapılacak uygun tedavi programı, omuz ağrısı tedavisinin etkinliğini artıracaktır.” dedi.

 

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3502266.jpg] Şanlıurfa'ya gelen sanatçılar Alişan ve Demet Akalın, tarihi ve turistik yerleri ziyaret etti. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi de şehre gelen sanatçıları Cumhuriyet Sosyal Tesisi'nde ağırladı. Burada yemek yiyen sanatçılar, sonradan tarihi ve turistik mekanları gezdi. Yemek esnasında sanatçı Demet Akalın video çekip sosyal medya hesabından paylaştı. Yemeğin pandemi kurallarına yerinde olmadığı yönünde sosyal medyada paylaşımlar yapıldı. Eleştiriler üzerine Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi yazılmış bir izah etme yayımladı.

Belediye kadar sosyal ağ üzerinde yapılan açıklamada, yemek yemek yenilen tesiste pandemi kuralları çerçevesinde sadece paket servisi yapıldığı belirtildi. Yemeğin halka kapalı olduğunun vurgulandığı açıklamada, "Artist Demet Akalın ve Alişan, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın 'Karahantepe' açıklamasından daha sonra Star TV adına Şanlıurfa'ya gelerek Göbeklitepe, Balıklıgöl ve Karahantepe gibi tarihi mekanlarımızı tanıtmak, Şanlıurfa'nın eşsiz gastronomisine uyarı çekmek istemişlerdir. Sanatçılar, halka açık olmayan bir mekanda maske, mesafe ve sosyal uzaklık kuralları çerçevesinde davetli edilmişlerdir. Benzer programlar, her gün anında bütün televizyon kanallarında bu şekilde yapılmaktadır” denildi.

Tesiste sadece paket servisinin yapıldığı vurgulanan açıklamada, “Bahsi geçen sosyal tesisimiz yalnızca paket servisi ile hizmet vermektedir. Büyükşehir Belediyemiz bünyesinde hizmet veren tüm kurumlarımızda pandemi ile mücadele zarfında alınan kurallar eksiksiz uygulanmaktadır. Şehrimizin tanıtımına takviye sunan sanatçılarımız Demet Akalın ve Alişan'a teşekkür ediyoruz. Bu konuda yapılan kasıtlı manipülasyonlara aleyhinde hukuki haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz” ifadelerine yer verildi.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: Hayalet
[Resim: 3502264.jpg] Akşam saatlinde Koçak Mahallesi Samsundağı Yardibi mevkii yakınlarında çalılık alanda yangın çıktı. Az Önce belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangın kısa sürede büyürken, dumanı gören köy sakinleri anında yangın alanına koştu. Çapa ve küreklerle kısa sürede müdahale edilen yangın büyümeden söndürülürken, Köylülerin duyarlılığı bir uçtan bir uca yangında fiziki zarar oluşmadı. Kuraklık nedeniyle halen arazilerin yangın için tehlike taşıdığını ve herkesin sağduyu olması gerektiğini bildiren Köy muhtarlığı yangından sonradan duyarlı halkına teşekkür ederek, köyün birlik ve beraberliğinin hiç bozulmamasını diledi.

Cihat Cura

iha
Yorumlar Yorum Yok

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler: 97
Son Üye: xXx
Toplam Konular: 3,768
Toplam Yorumlar: 3,922

Kimler Çevrimiçi

Toplam: 72 kullanıcı aktif Bing, Google
0 Kayıtlı
» 70 Ziyaretçi

Son Aktiviteler

Baranisik.com.tr: Eskişeh...

Son Yorum: Kenan06 4 saat önce

Fethiye Gezi Rehberi

Son Yorum: xXx 9 saat önce

3 Mayıs Türkçülük Günü

Son Yorum: xXx 9 saat önce

Hayatta En Büyük Zafer

Son Yorum: BilaxiS 9 saat önce

Viva Profesyonel Yönetim ...

Son Yorum: Kenan06 Dün, 09:27 PM

"Yüzde İki" yayınlanmaya ...

Son Yorum: nullsix Dün, 07:17 PM

Online Likiti Satın Alma ...

Son Yorum: aysuyigiter Dün, 02:12 PM

Oyuncu.com ile Dijital Ko...

Son Yorum: nullsix 05-02-2025, 07:26 PM

Robbie Williams Konser He...

Son Yorum: nullsix 05-02-2025, 07:12 PM

5. Boyut Yayın Evi’nde Ad...

Son Yorum: Kenan06 05-02-2025, 10:40 AM

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Forumki.Com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.